ON KÜÇÜK ZENCİ- AGATHA CHRISTIE
"Günahlarından kaçamazsın, emin ol bulur seni."
Kitabımız adaletin yerini bulmadığına inanan katilimizin 10 farklı insanı bir araya getirmesiyle başlıyor. Bu on karaktere ayrı ayrı mektuplar geliyor ve hepsi kendi arzu ve istekleriyle, kimin sahip olduğu konusunda tartışmaların sıkça yaşandığı "Zenci Adası" na gidiyorlar. Kitap boyunca gördüğümüz tek mekan, ilk yirmi sayfadan sonra- ki bu sayfalarda davetlilerimize gelen mektuplar ve adaya kısa yolculukları anlatılıyor- sadece ada ve adadaki lüks malikane. Yazarımız bize sürekli kullandığı "deli gücü", "akıl sağlığı yerinde olmayan birinin neler yapabileceği" gibi ifadelerle aslında bu adada işlenecek cinayetlerin caniliğini gösteriyor. Sizin de anlayacağınız üzere adaletin, kanunların el süremediği ama aslında çok büyük günahlar işlemiş karakterlerimizin davet edildikleri adada gerçekleşen cinayetlerini anlatıyor kitap. Cinayetleri okurken insanın kanı donuyor çünkü hepsi titizlikle işlenmiş cinayetler. Her gün bir zenci biblosu gidiyor masadan. Geri sayımı gösteriyor adeta bize. Her cinayette bir sonraki sayfaya geçmeden biblonun gideceğini anlıyorsunuz ya da tam tersi bibloların eksik olduğunu fark eden karakterlerimiz üzerine bir cinayetin olmasını bekliyorsunuz sabırsızca. Kitap boyunca nefesinizi tutacağınızı ve her an ne olacak diye bekleyeceğinizi size garanti verebilirim. Agatha, kitabın her sayfasında farklı teoriler üretmenizi, farklı karakterlerden şüphelenmenizi sağlıyor. Tek bir sayfasında bile sıkılmıyorsunuz çünkü kullanılan dilin ustalığının yanı sıra akıcı bir kurgu var. Yazarımız bizi teknik anlamda hiçbir şekilde hayal kırıklığına uğratmıyor. Her zamanki usta diliyle sunuyor kitabı bize. Kitaptan çok fazla "spoiler" vermemek ve büyüsünü bozmamak için burada kitabın kurgusuyla ilgili yorumlarımı noktalıyorum.
Gelelim can alıcı noktaya. Nereden geliyor bu kitabın ismi? Neden gönderme yapılıyor "Ten Little Soldiers" şiirine? İlk olarak Agatha'nın otobiyografisinde de belirttiği üzere, kitabın konusunun ve kurgusunun çıkmasının bu şiirden olduğunu söylemeliyiz. Nasıl mı? Agatha bu şiirin ardında akıllara sığmayan bir kurguyla yazıyor bu cinayeti. Şiirde soldiers(askerler) kısmı ise n*ggers(zenci) -ırkçı yazım şeklimden dolayı affınıza sığınıyorum fakat anlatmam için bu gerekli- şeklinde değiştiriyor. Gelin ilk olarak şiire bakalım;
On küçük Zenci yemeğe gitti,
Birinin lokması boğazına tıkandı. Kaldı dokuz.
Dokuz küçük Zenci çok geç yattı,
Sabah biri uyanamadı. Kaldı sekiz.
On küçük Zenci Devon'a gezmeye gitti,
Biri geri dönmedi. Kaldı yedi.
Sekiz küçük Zenci odun kırdı,
Biri baltayla kafasını yardı. Kaldı altı.
Altı küçük Zenci kovanla oynadı,
Birinin yabanarısı soktu. Kaldı beş.
Beş küçük Zenci hukuka merak sardı,
Biri yargıç oldu. Kaldı dört.
Dört küçük Zenci denize yüzmeye gitti,
Birini kırmızı balık yuttu. Kaldı üç.
Üç küçük Zenci hayvanat bahçesine gitti,
Birini büyük bir ayı kaptı. Kaldı iki.
İki küçük Zenci güneşe oturdu,
Birini güneş çarptı. Kaldı bir.
Bir küçük Zenci yapayalnız kaldı, gidip kendini astı.
Ve kimse kalmadı...
Sizin de gördüğünüz üzere başta anlamsız gelen bu şiir kitap boyunca oluşan olayların size değişik bir sunum şekli. Şiire mutlaka dikkatinizi verin kitabı okurken.Dahi katilimiz her şeyi çocukluk tekerlemesine uyarlamış ve işe koyulmuş. Peki, neden zenci tabiri kullanılıyor? Agatha gibi önemli bir yazar bunu göz ardı eder mi? Z zenci, kelimesinin özellikle vurgulanmasının üç sebebi var. İlki ; adamızın adı. "Zenci Adası" ismi adaya bir siyahi erkeğin yüzünü andırdığı için verilmiş. Ve konuklarımız o dillere destan, gizemli bu adaya davet ediliyorlar. İkincisi, adaya çocukluk tekerlemesinin uyarlanması ve sonuncu sebebi de evde -ki Agatha sadece bir ev olarak tanımlamamış burayı adeta bir malikane olarak betimlemiş- yemek odasında on adet siyah biblonun durması. Her gece birinin sessizce kırıldığı on siyah biblo.
Agatha kitap boyunca ustalığını konuşturuyor. Bundan sanıyorum her yirmi sayfada bir katilin kim olduğu konusunda kafam karıştı. Asla size net bir yanıt vermiyor kitap. Son sayfalara geldiğinizde şaşkınlığınızı isteseniz de gizleyemiyorsunuz. Peki, katilimizi anlamamızı sağlıyor mu kitap? Size belki saçma gelebilir ama adaletin dokunamadığı on kişiye dokunabilmek ve onları öldürerek adaleti sağlamak nasıl bir kafayla mümkün olur bunu sonlarda anlıyorsunuz. Biraz da olsa katilin haklı sebepleri varmış hissini veriyor. Bunu da Christie'nin usta yazarlığına veriyorum.
Kitap kesinlikle okunması gereken polisiye romanlardan biri benim için. Anlatımından, evde olanların betimlenmesine, kurguya, diyalogların şaşırtıcı bir şekilde ilerlemesine ve olayın netliğine kadar her şey ustaca düşünülmüş ve yazılmış. Eğer ben polisiye roman okumam diyorsanız size polisiye romanı sevdireceğinin garantisini verebilirim. Başka bir seçenek olarak da romanın uyarlaması olan bbc dizisini, amazon yayınlı mini diziyi, filmleri ve tiyatro oyunlarını izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
İlk blog yazımı böyle güzel bir eserle başlayıp bitirdiğim için gayet mutluyum. Sizlere de keyifli okumalar diliyorum. Bir sonraki paylaşımımda görüşmek üzere...
Yorumlar
Yorum Gönder